Ezbeleri Bozalım mı?

Çocuklarla geçirilen zamana eğitime ayrılmış süre gibi bakmak gerek. Onların bizi eğitmek üzere seçilmiş
zamanları gibi.
Şimdiye kadar hep bizim bidiğimizi ve onların eğitilmek üzere dünyaya geldiği hikayesi üzerinden gittik.
Haklıydık da bizim bunca yıl tecrübe diye adlandırdığımız süreci birilerine aktarmamız, bir işe
yaradığımız hisssini verecekti.
Son zamanlarda özel şirketler ve kurumlarda sık sık algı yönetimi üzerine çalışmalar yapıyorum. Bu
çalışmalarda en çok dikkatimi çeken şey, bizim algımızı yönetmelerine nasıl izin vermişsek, bu
öğrenilmişliklerimizi de marifet gibi nesilden nesile aktarmayı görev edinmişiz.
Çocuklarımızı bol bol tutuk algımızın ürünlerini genel geçer kurallar gibi aktarıyoruz.
Oğlum ve kızımın bu böyledir öğretilerime sordukları neden’ler ve nasıl’lar önce çok yorucu geliyordu.
Çünkü böyledir işte, her şeyin nedeni nasılı olmaz diyordum içimden.
Ama dışımdan bir türlü söyleyemiyordum, içimden bir güç beni durduruyordu.
Neden bu böyle diyor ve geçemiyorum diye düşünmeye başladım.
Sezginin sesi yülseldi, çünkü bu böyledir demek bir çeşit meslek körü olmakla aynı şey.
Bir işi çok uzun süredir yapan insanlar bir süre sonra fırsatları görememeye başlarlar, ilerlemeyi bırakıp
yerinde sayarlar, olup bitenden giderek uzaklaşırlar ya sanki biz de hayat körü olmuşuz.
Her şeyi kafamıza birinin yerleştirdiği tanımlar üzerinden anlamaya ve yaşamaya başlamış, bu
yaşadıklarımıza neden ve nasıl diye sormayı unutmuşuz.
Kendimize istemeden başkasının uygun gördüğü sınırların içinde bir hayat kurmuşuz.
Şimdi küçücük bir bedende koca bir yürek nasıl ve nedenleri korkusuzca savurduğunda rahatsız oluyoruz.
Rahatsızlık duymamızın sebebi ise sıkışıp kaldığımız alanın darlığı.
Benim çocuklarla geçirdiğim zaman, hayata karşı kendi tanımını yapmaya hazırlanan tazecik zihinlere
hayranlıkla bakma zamanım.
Yaptığımız her şeyi birlikte sorgulayıp zihnimizi fitnesa götürüyoruz. Sorular ağır geliyor, sıkışıklık
zorluyorsa da özgür düşünme kası gelişiyor.
Böylece bize yutturmaya çalıştıkları algı haplarını yutamıyoruz, boğazımıza öyle bir takılıyor ki kocaman
bir Nasıl sorusuyla fırlatıp atıyoruz.
Ezber yok kendimizi yeniden okuyup okuyup öğrenmek var.

Write a comment