Kim Değiliz?

Sosyal medya hayatımızın bir parçası haline geldi. Artık iş sosyal medya olmalı mı olmamalı mı sorusunu çoktan geride bıraktı. Şu an “sosyal medya hayatımızın ne kadarında olmalı”yı tartışır olduk.

Sosyal medyanın bu kadar yaygın kullanımının pek çok konuda etkisi oluyor. 

Beğenilme, onaylanma isteğinin ne kadar like alındığıyla ölçülmesi ya da sosyal medya hesaplarında görünen mutlu fotoğraflarla kendini kıyaslamak ve sonuç olarak yalnız ve mutsuz hissetmek gibi bazı olumsuz göstergeler var.

Zamanla hepimizin üzerinde farklı etkilerini keşfedeceğimizi düşünüyorum.

O zaman ne yapalım, bütün hesapları kapatıp yokmuş gibi yapmak bana kafamızı kuma gömmek gibi görünüyor.

Fark edelim! Sosyal medyadan nasıl etkilendiğimizi fark edelim. Bize nasıl hissettirdiğini, nasıl düşündürdüğünü, önümüzde akan sayfalara bakarken nasıl kararlar verip genellemeler yaptığımızı fark edelim.

Sosyal medyanın haddini aşmasına izin vermeyelim. Buradan gördüğümüzün anlık bir fotoğraf olduğunu unutmadan bakalım. Hayatın kendisi değil hayattan bir an, öncesini ve sonrasını bilmediğimiz minicik bir an!

Sosyal medya bir insanı tanımak, bir insan hakkında karar vermek için yeterli bilgi vermez.

Çünkü bir fotoğraf birinin kim olduğunu göstermeye yetmez.

Konu bir insanı tanımaya gelince sadece sosyal medyanın yetersizliği  değil etiketlediğimiz pek çok konu tanımak için yetersiz kalır.

İnsanları tanımak için bazı özelliklerine, şeklen, göstermelik şeylere baktığımızda aslında onunla ilgili yüzeysel bir iki şey bilmenin ötesine geçemeyiz.

Çünkü yaşımız, kilomuz, diplomalarımız, nerede oturduğumuz, ne beğenip ne paylaştığımız, ne iş yaptığımız, diğer insanların bizimle ilgili konuştukları, önceden yaptığımız hatalarımız, bizi anlatmaya yetmez.

Bize dayatılan “standartlar” kim olduğumuzu göstermez!

Bizi biz yapan değerlerimiz, tutkularımızdır,

hayata karşı duruşumuz, merhametimiz, yaşam amacımız ve bunun için neler yaptığımız, her birimizi eşsiz yapan o derinlerde gizli özelliklerimiz kim olduğumuzu gösterebilir.