Umuda Çağrı

Corona virüs tehditini idrak edip, evde kendimizi karantinaya aldığımız 9. gün!

İdrak edip diyorum, çünkü Çin’de virüs ve etkileri yaşanmaya başlayalı aylar olmuşken, orada tüm sürecin tehlike ve önemini elimizdeki telefonlardan canlı canlı izlemişken, tüm dünyaya yayıldığını gün gün takip etmişken, konu kapımıza gelene kadar, başımıza gelene kadar çoğumuz ne olduğu hakkında gerçekten “farkında” olamadık.

9 gündür evdeyiz.

Evde dalgalanan düşüncelere eşlikçi duygular, korku, endişe, stres, kaygı, farkındalık, umut hepsi bir arada.

Olumsuz duygular kendişiğinden gelip yerleşirken olumlu duygular farkında bir zihin ve çaba istiyor.

“İnsan koşullardan özgür değildir. Ama bu koşullar konusunda tavır almakta özgürdür.”

Viktor Frankl’ın sözü geliyor aklıma.

Umutsuzluk lüksümüz yok! 

“Dışarı çıkamıyoruz” diye düşünmek ile odağımızı yapamadıklarımıza çeviriyoruz,neleri kaçırdığımızı ve nelerden mahrum kaldığımızı!

Bu düşünceler zihnimizin yargılayan ve şikayetçi tarafını tetikleyip kaygı, stres, korku hatta öfke hissetmemize neden oluyor.

Oysa odağımızı yapamadıklarımızdan yapabildiklerimize çevirmek de seçebileceğimiz bir başka seçenek.

Ben şimdilik 9 gündür (muhtemelen bu sayı artacak) evde olmanın banave aileme, yaşadığımız topluma, dünyaya neler kazandırabileceğini düşünüyorum.

Bu dönemi kendimi geliştirmek için nasıl fırsata çevirebileceğime odaklanıyorum.

Öncelikle halen sağlıklı olanlar için şükrediyorum!

Bu hastalığın bizde yarattığı birlik duygusuna şükrediyorum!

Hayatın yavaşlamasının, günlerin evde geçmesinin önceden sandığım gibi korkunç bir şey olmadığını fark etmeme şükrediyorum!

Hayatımı yarım saat boşluk bırakmadan planlamanın asıl önemli olanları farketmekten uzaklaştıran bir tembellik olduğunu, fark ettiğim için şükrediyorum.

Kalbimizdeki sevgi ve merhameti, birbirimiz için bir şeyler yapmaya gönüllü olduğumuzu hissettiğim için şükürler olsun!

Hayal kurabildiğim için,

Hayallerime planlar yapmak için zamanım olduğu için şükürler olsun!

Sağlıklı beslenip, egzersiz yaparak bedenime şefkat ve ilgiyle yaklaşabildiğim için şükürler olsun!

Camımın önünden geçen her canlıya uzun uzun, merakla bakıp, “gerçekten” görmeye başladığım için şükürler olsun!

Çocuklarım, ailem, ülkem ve tüm dünya ile nasıl sımsıka bağlı olduğumuzu, eşit ve birlikte olduğumuzu hissettiğim için şükürler olsun!

Her şükür kalbimi ve zihnimi hafifletiyor, düşüncelerim sadeleşip, duygularım yumuşuyor.

Zihninizin öğrenen kısmını iş başına çağırma vakti. Bu günlerde pozitif olmak bir seçim değil bir zorunluluk. 

Yazımı Dale Carnegie’nin sözüyle noktalamak istiyorum;

“Dünyadaki en önemli şeylerin çoğu, hiç umut görünmediğinde denemeye devam eden insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir.”

Write a comment